31 Ekim 2015

Galatasaray 4-0 Eskişehir


**********
-Hamza Hamzaoğlu 50.maçına çıktı. (33G 9B 8M)
-Selçuk İnan; TT Arena'da son 5 sezonda en az bir gol atmayı başardı.
-TT Arena'da son iki lig maçında 4 gol atarak kazandık.
-Son 10 resmi maçta mağlubiyet almadık. (7G 3B)
-Jem Karacan; bu sezon ilk kez bir lig maçında 90 dakika forma giydi.
-Burak Yılmaz; son iki lig maçında TT Arena'da gol atmayı başardı. (3 gol)
-7 maç sonra ilk kez lig maçında ilk yarıyı önde kapattık. (3.hafta Konyaspor)
-3 maçın ardından ilk kez ilk golü atan takım olduk.
-Burak Yılmaz bu sezon 5'inci, Selçuk ve Bilal Kısa ise 2'nci gollerini attı.

Galatasaray XI: Muslera, Sabri, Semih, Denayer, Olcan, Selçuk, Jem Paul, Yasin, Emre Çolak, Podolski, Burak Yılmaz.
Yedekler: Cenk, Bilal, Umut, Sinan, Hakan, Koray, Tarık.

27 Ekim 2015

"Bir şampiyonun yüreğini asla hafife alma"


GALATASARAY 1 x 1 fenerbahçe
84' Olcan Adın

Galatasaray XI: Muslera, Sabri, Chedjou, Hakan, Carole, Bilal, Selçuk, Yasin, Sneijder, Podolski, Umut.
Yedekler. Cenk Gönen, Jose Rodriguez, Burak Yılmaz, Sinan Gümüş, Semih Kaya, Olcan Adın, Jason Denayer.

18 Ekim 2015

Savaşçı #Lucas Neill

İrlandalı bir baba, bir gün oğluna tenis raketi, kriket topu ve futbol topu sunar. Oğul ben futbol topunu seçtim diyor. Pazartesi akşamları Premier Lig özetlerini izlenen bir evden tenisçi çıkması da zaten beklenmezdi. Çıkmadı da...

Futbol ile tanışmam bu şekilde oldu diyor Lucas Neill.  2010 yılında Tarık Ünlütürk'ün Neill ile yaptığı güzel röportajı okuyun derim. Kısa zaman, güzel anılar bıraktı Galatasaray'a.

*************
Lucas da kısa sürede yolunu çizdi. Spor Enstitüsü’ndeki eğitimini tamamlayınca Ada’nın yolunu tuttu. Londra’nın en meşhur statlarından biri artık onun eviydi. Milwall’ın mabedi “The Den” artık yeni savaşçıya ev sahipliği yapacaktı. Lucas Neill’in Premier Lig ekipleri tarafından fark edilmesi içinse birkaç sezon geçmesi gerekti. 2002 yılında Blackburn Rovers’a transfer oldu. Zaman zaman sertliğin dozajını arttıran oyuncu için “şanssız zamanlar” da vardı. Liverpoollu, Jamie Carragher ile girdiği mücadele sonrası kırmızıların savunma oyuncusu 6 ay sahalarda uzak kalınca Neill’in savaşçı ruhuna atıflar arttı. 2007 yılında ise Londra’ya dönüş vaktiydi. Fakat bu kez Milwall’ın ezeli rakibi West Ham United’dı Avustralyalının adresi. Formasına kattığı terle West Ham taraftarına kendini kabul ettirmesi zor olmadı. İki sezon sonra West Ham’dan ayrılık zamanı geldiğinde, Galatasaray ile aynı cümlede yer aldı Lucas Neill. Kısa bir Everton macerasının ardındansa Lucas, 2010 yılında Galatasaray’daydı.

 FUTBOLLA TANIŞMAN NASIL OLDU VE SONRASINDAKİ SÜREÇ NASIL GELİŞTİ? Babam İrlandalı. Altı yaşındaydım babam bir gün tenis raketi, kriket topu ve futbol topu verdi. Ben futbol topunu seçtim. Futbolla tanışmam bu şekilde. Daha sonra Avustralya’da kendi bölgemizin takımında futbola başladım. Sonra şehir takımı, sonra profesyonel futbola ve Milli Takım’a kadar devam etti. 

 AVUSTRALYA’DA ÖNE ÇIKAN SPORLAR FARKLI. ASLINDA BİR AVUSTRALYALI İÇİN FUTBOLCU OLMAK SIRA DIŞI BİR DURUM SAYILABİLİR.  Çok da sıra dışı sayılmaz. Tabii ki diğer sporlar kadar popüler değil. Ama küçükken spor yapıyorsanız; ya rugby oynarsınız ya da futbol. Bu konuda babamın etkisi oldu. İrlandalı olduğu için beni futbola yönlendirdi. Ailem rugby’ye pek sıcak bakmazdı. Daha fiziksel ve sakatlık riski yüksek bir oyun. Okulda rugby oynayan İtalyan ve İngiliz arkadaşlarım vardı. Ama benim için çevresel koşullardan daha çok ailemin etkisi geçerli oldu. 

 AVUSTRALYA’DA FUTBOL BURSU İLE OKUMUŞSUN. DAHA SONRA YETENEK AVCILAR DEVREYE GİRİYOR. BİRAZ AVUSTRALYA’DAKİ EĞİTİM SİSTEMİ İLE İLGİLİ BİZE BİLGİ VERİR MİSİN?  Ben New South Wales’te oynarken, yetenek avcıları gelip sporcuları takip ederdi. Bu sadece futbol için geçerli değil, tüm sporcuları takip ediyorlar. Beğendikleri sporculara özel bir burs veriyorlar, ben o bursu iki senelik kazandım. Bursu kazanınca ailemden ilk kez ayrıldım. Spor enstitüsünde okumaya başladığımda farklı bir ailenin yanında kalmaya başladım. Sabah antrenmanlara, akşam ise okula gidiyordum. 

 KAÇ YAŞINDAYDIN? 15 yaşımdaydım. 

 FUTBOL BENİM MESLEĞİM OLACAK DEDİĞİN ZAMAN BU DÖNEM MİYDİ? Aslında daha önceye rastlar. 10 yaşındayken her pazartesi akşamı Premier Lig’den özetler vardı. Babamla oturup maçların özetlerini izlerdim. O zamanlar televizyon başında hayaller kurardım. Bir gün ben de burada olacağım derdim kendime. Ne zaman yetenek avcıları beni seçtiler ve ailemin yanından ayrıldım, o zaman bu işin mesleğim olacağını anladım. 

 BABAN HANGİ TAKIMI TUTARDI, PREMIER LİG’DE? Babam Manchester United’ı tutardı. Ben ise Avustralyalı futbolcu Craig Johnston’dan dolayı Liverpool’u tutardım. Birçok Avustralyalı da bu yüzden Liverpool’u tutardı. 

 İNGİLTERE’DE İLK KEZ 1. LİGDE FORMA GİYDİN. MILLWALL’LA KONTRAT YAPTIN. AYRICA EN UZUN SÜRE FORMASINI GİYDİĞİN TAKIM OLDU.  Bursumun sonlarına geldiğimde artık hocalarımız bizi İngiltere’ye denemeye gönderiyordu. Ben de bir arkadaşımla beraber İngiltere’ye gittim. Queens Park Rangers’ın antrenmanlarına denenmeye gittik. Arkadaşım seçildi. Ben okulumu bitireceğime dair ailem söz vermiştim, o yüzde Avustralya’ya geri döndüm. Okulu bitirdikten sonra Millwall ve QPR’dan teklifler aldım. O dönem Millwall, Arsenal’i kupadan elemek gibi bir başarı göstermiş, ayrıca genç yetenekleri ortaya çıkaran bir kulüp görünümündeydi. O yüzden geleceğim adına Millwall’ı tercih ettim. 

 MILLWALL’IN FİLMLERE KONU OLAN FANATİK BİR TARAFTARI VAR. STADI “THE DEN” (KÜÇÜK MAĞARA) DİYE ANILIYOR. O GÜNLERİ ANLATIR MISIN? AYRICA ÇOK AGRESİF BİR ORTAM YARATTIKLARINI BİLİYORUZ. Millwall’da oynadığım dönem benim için çok önemliydi. Taraftarı gerçekten dediğin gibi çok tutkulu. Her zaman takımının yanında olan ve beklentileri olan bir taraftar. Futbolculara sorumluluk yükleyen bir kitle olduğu için mutlaka bir şeyler vermek zorunda hissediyorsunuz. Galatasaray taraftarına benzetebiliriz bu açıdan. Genç yaşta böyle bir kulüpte oynamam çok büyük bir avantajdı.

 2007 YILINDA WEST HAM UNİTED’A TRANSFER OLDU. MİLWALL İLE WEST HAM UNİTED ARASINDA TARİHSEL SÜREÇTEN GELEN BİR REKABET VAR. BU TRANSFER SENİN İÇİN SIKINTI YARATTI MI? West Ham’dan önce beş senelik bir Blackburn Rovers dönemi olduğu için çok fazla problem etmediler. West Ham United’da iyi maçlar çıkarınca taraftar da bana daha çok ısındı.

 WEST HAM ÖNCESİNDE İSE BLACKBURN ROVERS’TA FORMA GİYDİN. İLK PREMİER LİG DÖNEMİNİ BU TAKIMDA YAŞADIN. ÇOK SEVİLDİĞİN BİR KULÜPTÜ. BİRÇOK TEKLİF ALMANA RAĞMEN KULÜBÜNDE KALDIN UZUN SÜRE. 2007 YILINDA İSE AYRILIK KARARI ALDIN.  Blackburn Rovers benim için çok önemli bir kulüptü. Uzun seneler forma giydim bu kulüpte. Fakat belli bir zamandan sonra bir döngüde hissettim kendimi, daha fazlasını veremeyeceğimi düşündüm. O yüzden bir değişiklik şart oldu benim için. 

 PEKİ PREMİER LİG’İ BIRAKIP TÜRKİYE’YE GELMENİ DE BU ŞEKİLDE AÇIKLAYABİLİR MİYİZ? Tam anlamıyla değil. Ben kararımı sezon başında vermiştim. Ailemle sezon başında konuşup bir sene daha İngiltere’de oynayıp daha sonra Avrupa’da başka bir ligde farklı bir tecrübe yaşayalım diye bir karar almıştım. Daha fazla yaşlanmadan, hala futbolumu sahaya yansıtıyorken bu farklı tecrübeyi yaşamalıydım. Ama bu normalde bu sezon başında gerçekleşecekti. Çünkü sezon başında çocuklarım daha çok küçüklerdi. Onları da düzenlerinden ayırmak zorundaydım. Fakat Ocak’ta gerçekleşmesi benim için sürpriz oldu. İki kulüp oturup anlaştı, ben de kararımı verince Galatasaray’a transferim gerçekleşmiş oldu.  

BURAYA GELMEDEN ÖNCE TÜRK FUTBOLU HAKKINDA KAFANDA NASIL BİR İMAJ VARDI? 
 Çocukluğumdan itibaren Türk futbolu ve tarihi ile ilgili bilgim vardı. Bir Türk kadar bilemem ama Avustralya’da; Türk, İtalyan, Hırvatistan etkilerini görebilirsiniz. O yüzden İtalyan Ligi olsun, Türk Ligi’nin önemli maçları olsun, bunlardan haberimiz oluyordu. Tabii Blackburn’de Gençlerbirliği’ne karşı UEFA Kupası’nda oynadım. Gerçekten o dönem çok teknik bir takımla karşılaşmıştık. Beş sene boyunca Graeme Souness ve Tugay Kerimoğlu ile defalarca Türkiye Ligi’ni konuştuk. Şimdi buradayım ve o kaliteyi görüyorum. Gerçekten çok teknik bir lig. Sürat olarak Premier Lig kadar hızlı değil. Bana anlatılanlarla şu an yaşadıklarım arasında çok büyük bir fark yok. Taraftarlar takımlarına çok bağlılar. Bana dedikleri gibi kaliteli bir ligdeyim. 

 TÜRKİYE’YE GELMEDEN ÖNCE KARARINI VERMEK ADINA SAYDIĞIN BU İSİMLERLE SON BİR KONUŞMA YAPTIN MI? Sezon başında Galatasaray’dan teklif aldığım zaman çok heyecan duydum. Fakat Galatasaray’a gelmek için kimseye sormaya ve kimsenin telkinine ihtiyaç duymazsınız. Ama çocuklarım çok küçüktü. Aynı teklif Ocak’ta da gelince kabul ettim. Galatasaray, Avrupa’nın en iyi takımlarından. Galatasaray dışında Türkiye güzel, iklimi çok elverişli ve güvenli bir ülke. Hem kendimin hem de ailemin keyifle yaşayabileceği bir ülke diye düşündüm. Şu ana kadar da yanılmadığımı görüyorum. O yüzden son bir görüşe ihtiyacım olmadı.

 BİR LAKABIN VAR: BİRD HUNTER. OYNADIĞIN TAKIMLA ÇOK UYUMLU OLDUĞUNUN FARKINDA MISIN? Normalde çok fazla sevdiğim bir takma isim değil. Ama şu anda Galatasaray’da oynuyorum. Bu takma ad, Galatasaray taraftarını mutlu edip rakiplerimiz üzerinde baskı yaratacaksa, benim için problem yok.

 KEWELL’DAN BAHSEDELİM BİRAZ. GALATASARAY TARAFTARI İÇİN ŞİMDİDEN UNUTULMAZLAR ARASINA GİRDİ, KEWELL. SEN DE ÇOK İYİ BİR BAŞLANGIÇ YAPTIN. ŞU ANDA AVUSTRALYA ADINA ÇOK İYİ BİR ETKİ YARATTINIZ. Kendisi benim iyi bir arkadaşım. Harry çok iyi bir profesyonel ayrıca. Antrenmanlarda çok iyi çalışıyor. Ben de aynı şekilde antrenmanlara çok önem veririm. Çünkü kaybetmekten nefret eden bir insanım. Bu duygu ikimizde de var. Hatta bu duygu tüm takımda var. Bunda teknik direktörümüz Frank Rijkaard’ın da etkisi çok büyük. 

 GALATASARAY FUTBOL TAKIMI’NI BİR KENARA KOYALIM. KULÜP ORGANİZASYONU HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUN. Galatasaray’ın kulüp organizasyonu olarak çok üst düzeyde olduğunu gördüm. Çünkü 30 milyon taraftarı olan bir kulübü yönetmek hiç kolay değil. Kişisel bazda Başkanımız Adnan Polat’tan ve Haldun Üstünel’den bahsetmek istiyorum. Gerçekten işlerini çok iyi yaptıklarını düşünüyorum. Galatasaray’da olmamın en büyük sebebi Haldun Bey’dir. Ben Galatasaray’a gelince bir aile ortamı ile karşılaştım. Biz, sahaya çıkıyoruz ve göz önündeyiz. Fakat biz sahaya çıkana kadar, bizim için çalışan insanlar var ve herkes Galatasaray’ın başarısı için çalışıyor. Bunu hissedebiliyorsunuz. Bir noktada herkes bu başarıyı paylaşıyor, kimse ön plana çıkmanın peşinde değil. Bu yüzden Galatasaray Türkiye’nin en büyük kulübü. 

 HALDUN ÜSTÜNEL’İN GALATASARAY’DA OLMANDA ÇOK BÜYÜK KATKISI VAR. SANA SÖYLEDİĞİ HANGİ CÜMLE BURADA OLMANI SAĞLADI? Sözler kadar davranışlar da çok önemliydi. Galatasaray yazın başında bana bir teklif getirdi. Menajerimle iletişim geçtiler. İlk seferinde olmadı. İkinci defa kapımı çaldılar. Haldun Bey’le çeşitli konuşmalarımız oldu. Türkiye’deki futbola olan ilgi ve başarılı performansların takdiri üzerine… Burada değinilmesi gereken konu, Galatasaray gibi bir kulübün iki kere kapıyı çalması. En çok bu etkili oldu, burada olmamda. 

 BİR FUTBOLCU İÇİN SEVİLMEK CİDDİ BİR MOTİVASYON MUDUR? Tabii ki benim için öncelikle gösterdiğim performans önemli. İyi performans gösterdiğim sürece işimi yapabilirim. Peki neden futbol oynuyorsun dersen; çünkü bu oyunu seviyorum. Başka nedenler de olabilir motivasyon için. Sonuçta ben iyi oynarsam ve takım kazanırsa 20 milyon kişi mutlu oluyor. Bu da önemli bir faktör. 

 AVUSTRALYA İLE TÜRKİYE ARASINDA TARİHSEL BİR BAĞ VAR. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA ÇANAKKALE’DE BİRÇOK ASKER HAYATINI KAYBETTİ. AMA 100 YIL SONRA İKİ ÜLKENİN İNSANLARI BİR ARAYA GELİYOR. BU TARİHSEL BAĞ DİKKATİNİ ÇEKMİŞ MİYDİ? Avustralya güzel bir ülke. Çok farklı kültürleri bir arada bulunduruyor. Yemek, yaşam birçok alanda etkili oluyor çokkültürlü hayat. İtalyan, Hırvat, Türk ve İngiliz… Birçok farklı kültürden insan bir arada yaşıyor ama herkes kendini Avustralyalı hissediyor. Küçükken top oynarken her takımda mutlaka bir Türk olurdu. O yüzden belki de bu topluma kendimi yabancı hissetmiyorum. Bundan sonrası için de şunu söylemem lazım. Türkler, Avustralya’ya daha çok gitmeli, Avustralyalılar da Türkiye’yi mutlaka görmeli. Çünkü birbirine benzeyen iki toplum. Daha fazla iletişime geçmeliler diye düşünüyorum. Tarihsel olarak baktığımızda ise aralarında çok büyük mesafe olmasına rağmen üzücü bir şekilde bir araya gelmişler. Buna rağmen bu iki toplum birbirlerine sempatiyle bakıyor. Galiba güzel olan da bu. 

 AVUSTRALYA FUTBOLU DA BİR GELİŞİM İÇİNDE. YİNE ŞANSSIZ BİR POZİSYONDAN BAHSEDELİM. DÜNYA KUPASI’NDA İTALYA MAÇINDA SENİN DE İÇİNDE BULUNDUĞUN POZİSYONDA BİR PENALTI ÇIKTI ORTAYA. ÜLKENDE BU POZİSYONDAN SONRA ELEŞTİRİLDİN. O SÜRECİ BİZİMLE PAYLAŞABİLİR MİSİN? Fabio Grosso ile olan pozisyon çok talihsizdi. Hem takımım hem benim adıma. Ama artık geride kaldı. Önümüzde Güney Afrika’daki şampiyona var. Kupa için heyecanlıyız. Artık hedeflerimiz biraz daha büyüdü. Önümüzdeki Dünya Kupası’nda takımın kaptanı olacağımı düşünüyorum. Bir ülkenin liderliğini yapmak, inanılmaz bir şey. Umarım bu kez her şey bizim adımıza daha iyi olacaktır. 

 OKYANUSYA BÖLGESİ’NDE KOLAY RAKİPLERİNİ ARDINDAN, DAHA ZOR RAKİPLERİN KARŞISINA ŞAMPİYONALARDA ÇIKMAK AVUSTRALYA MİLLİ TAKIMI İÇİN BÜYÜK BİR DEZAVANTAJ MI? Evet ama artık bu sorun da aşıldı. Artık grubumuz Asya’ya kaydı. Japonya, Katar, Bahreyn gibi takımlarla karşılaşıyoruz. Artık 31-0’lık maçlar olmuyor.

 2005 YILINDA URUGUAY’A KARŞI OYNADIĞINIZ DÜNYA KUPASI ELEME MAÇI İÇİN KARİYERİNİN EN ÖNEMLİ MAÇI DİYEBİLİR MİYİZ? Kesinlikle… Uzun futbol kariyerimde beni etkileyen olumlu ya da olumsuz anlamda maçlar var. Ama en çok Dünya Kupası’nda oynadığım Uruguay maçından etkilendim. Maç penaltılara kalmıştı, Harry ve ben de topun başına geçmiştik. Ve penaltılar sonunda 32 sene sonra Dünya Kupası’na katıldık. Sadece bir galibiyet değildi, aynı zamanda tarihi bir başarıydı. 

 GALATASARAY’LA 1.5 YILLIK KONTRATIN VAR. BUNDAN SONRA KARİYERİNDE SENİ NELER BEKLİYOR? Futbol benim hayatım var ve bu oyun benim içimde var. Futboldan sonra da belki menajer, belki antrenör, belki küçük çocukları futbol öğreten bir eğitmen olarak… Ama mutlaka yapacağım işin içinde futbol olacaktır. Şu anda ise 1.5 yıllık kontratım var. Eğer vücudum müsaade eder, yönetim de benimle devam etmek isterse İstanbul’daki hayatım devam edebilir. 

 BU KEYİFLİ SÖYLEŞİ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUZ. SON OLARAK GALATASARAYLI TARAFTARLARA BİR MESAJIN OLACAK MI? Öncelikle onlara teşekkür etmek istiyorum. Sonuçta devamlı bizimle beraberler. Onlara sezon sonunda güzel bir hediye vermek istiyoruz. Tabii ki onların desteğiyle.

(Röportaj: Tarık ÜNLÜTÜRK | Galatasaray Dergisi, Mart 2010, Sayı: 88)

Eski model

Galatasaray 4 x 1 Gençlerbirliği
49' Bilal Kısa
53' Chedjou
68' Yasin Öztekin
88' Burak(p)

8 Ekim 2015

Hamit'in F'leri

Her gün yaptığım iş: Futbol
En sevdiğim oyun: Football Manager
İzlemekten keyif aldığım şey: Futbol maçları
Okuduklarım: Futbol dergileri
Sevdiğim şeyler: Familie (ailem), Freunde (arkadaşlarım), Feiren (eğlenmek)
Sevmediğim şeyler: Feulenzen (tembellik)

5 Ekim 2015

Maç kazandıran kaleci geri döndü


"4 senedir eleştirilen bir Galatasaray var ama şöyle bir dönüp baktığımızda 4 senede 3 şampiyonluk var. Türkiye'nin en başarılı takımı. Tanrıya şükürler olsun ki bize bu tip insanların sesini kesme şansını veriyor."
Muslera

3 Ekim 2015

UEFA'da 26.sıradayız


Uefa resmi internet sitesinden 2015-16 puanlamasını güncelledi. Listede 26.sıradayız.

Sampiyonlar ligindeki rakiplerimiz Benfica 5'nci, Atletico Madrid 12'nci ve Astana ise 25'nci sırada.

Tam liste için; tıklayınız.

2 Ekim 2015

Kimlik kaybı

Son dört sezon muhteşemdi. 3 lig şampiyonluğu, Türkiye Kupası, Süper Kupa şampiyonluğu, CL çeyrek finali. Güzel günler.

İleriye gidilmesi gereken durumlarda maalesef mehter takımı gibi 2 ileri bir geri bir takımımız var. Şampiyonlar Liginin gediklisi olmasına rağmen deplasmanda en son 2012-2013 sezonunda çeyrek finalinde Schalke'ye karşı galip geliyorsak  ve takvimler 12.03.2013'ü gösterdikten sonra oynanan 18 avrupa maçından sadece 3 kez galip gelebiliyorsak büyük bir sorun vardır.

Puanlar kaybedilir, kazanılır ancak yolunda gitmeyen yönetim, takım içi husursuzluklar, transfer planlaması hataları her sezon daha da kötüye gidiyor.

Herkes transfer diye yakınırken, rakipler kadrolarını ve yedek kulübelerini dahi zenginleştirirken "denge" dendi tutturuldu. Sezona kötü başlandı.

Şu an kadrodaki oyuncularımızda formsuz. Önce Muslera. Daha sonra Semih. Şimdi de Sneijder diyebiliriz. Kimse bunları suçlayamaz. Sayısız kredileri var. Transferin son gününde Telles gönderilip; Carole, Olcan ve Hakan Balta'ya sol bek olarak bel bağlamak Galatasaray'ın işi değildir. Sağ bekte sadece Sabri, Tarık varken bunların yokluğunda boşluğa düşüldüğünde stoper olarak kiralanan Denayer'den sağbeke geçirilmemeli.

Kewell'ların, Hasan Şaşların defans oynadığı. Sol kanat olan Riera'nın sol beke dönüştüğü yer olmamalı burası.

Hatalı olan varsa bunun bilincindedir. Vicdan önemli şeydir. Başarısız olanlar Galatasaray'a en büyük yararını giderek sağlayabilir.